Yaşam

Neden 24 Yılda Deprem Konusunda Bir Arpa İlerleme Getiremedik?

Depremin beklendiğini söyleyenler bilim insanı değil de Nostradamus, Baba Vanga ya da astrolog olsaydı, ana akım medya kesinlikle daha fazla ilgi gösterirdi. Ama tabii ki tek suçlu ana akım medya değil. iş hayatında müteahhitlerAyrıca birde şu var politikacılarsıradan vatandaşlar bile.

99 depreminden bu yana geçen 24 yılda neden bir arpa boyu yol almadığımızı okurken kökündeki sorunSadece binaların değil, tek şeyin “sistem” olduğunu göreceksiniz.

7.6 büyüklüğündeki depreme rağmen tek bir çivinin bile kıpırdamadığı ve kimsenin burnunun kanamadığı bir yer düşünün. Hayır, burası Japonya’da değil; Türkiye’de!

17 Ağustos 1999 Kocaeli/Gölcük merkezli depremde, Tavşancıl Mahallesi, ayakta kalmayı başardı. Peki burası bu kadar büyük bir sarsıntıdan neden etkilenmedi?

Özverili bir belediye başkanı sayesinde: Salih Günü. Lider, imar planı hazırlamak için Kocaeli Üniversitesi bilim adamlarından görüş istedi. Bu bilim adamları hazırladıkları zemin etüt raporunda beyin sarsıntısı riskine dikkat çektiler.

Tavşancıl, Kuzey Anadolu Fay Sınırı üzerinde yer alan bir yerleşim yeridir. alt harita bunu açık bir şekilde gösteriyor. Yani imar planı hazırlanırken deprem riski göz ardı edilemezdi. Böylece belediyenin ‘akılcı’ uygulamaları sayesinde çok sayıda insanın hayatı kurtuldu.

Resim: BBC Türkçe

Ancak asıl meselemiz bu, bu tür akılcı uygulamalar standart olmalı Ne yazık ki, bir “istisna” var. Bunun örneklerini Dinar’da, Elazığ’da, Düzce’de, Van’da, İzmir’de ve daha birçok yerde defalarca gördük.

prof. Dr. Naci Görür “Sabah 4’te uyandım. Bir saat ağladım. Hala ağlıyorum. Yıllardır uyardığımız yer burası. Tek bir yerel yönetici arayıp ne yapalım demedi. Bunca uyarıyı niye yaptık? Bingöl, Elazığ, Malatya, Adıyaman, Kahramanmaraş için çok büyük bir proje hazırladı.Devlet Planlama Teşkilatı’na sunduk, TÜBİTAK’a sunduk, reddedildi.Televizyonda söyledik, her yerde söyledik, uğraştık.” Cümleleri, sistemin paslı çarkı haline gelen bireylerdeki kayıtsızlık seviyesinin bambaşka bir seviyede olduğunu gösteriyor. Tavşanlı Belediye Başkanı Salih Gün gibiler maalesef bu ülkede kolay yetişmiyor.

prof. Dr. Naci Görür’ün 2019 yılında Kahramanmaraş ve çevresi için yaptığı uyarıyı hatırlayalım:

Deprem araştırmacısı Baturhan Thomas Öğüt de 20 Ekim’de Pazarcık fayı konusunda uyarıda bulundu.

Bilim adamları Ramazan Demirtaş ve Rüçhan Yılmaz tarafından 1996 yılında yayınlanan bu çalışmada, depremin beklendiği yerler tek tek gösterildi.

1996’daki bu yazıdan

  • 2 yıl sonra 1998 Ceyhan (E 6.3)
  • 4 yıl sonra 2000 Akşehir (M 6.0)
  • 6 yıl sonra 2002 Eber-Tea (M 6.2, 6.0)
  • 15 yıl sonra 2011 Van (Mw 7.2)
  • 21 yıl sonra 2017 Gökova
  • 24 yıl sonra 2020 Doğanyol
  • 27 yıl sonra 2023 Pazarcık depremleri oldu.

Bu bilimsel makale 2020 yılında yayınlandı. Bilim insanları bölgedeki tehlikelere değindi.

Fransız Bilimler Akademisi’ndeki bu çalışmanın detayları buradanBir göz atabilirsin.

Bilim adamlarının bu uyarılarını dikkate almamak maalesef bize şu cümleyi hatırlatıyor:

Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş,Tavşanlı Belediye Başkanı Salih Gün gibi akılcı davranmaya çalışıyordu ama daha 2 hafta önce yaptığı şu açıklama asıl çürümenin binalarda değil bizde olduğunun bir başka kanıtı.

Başkanın şu sözleri birçok şeyi sorgulamanıza neden oluyor: Hatay yıkıcı bir şoka hazır değil. Bakanlıklara ne kadar mektup gönderirsek gönderelim, Bize cevap bile vermiyor.

Geçmişe dönelim, ’99 depreminden sonra konuşulan o meşhur kentsel dönüşüm çalışmaları neden işe yaramadı, çürük bina yapan müteahhitlere ne oldu?

ebeveyn göçebe

Deprem sonrası kurul ve çalışmalarda dahi yer almayan Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB), “Türkiye’de Sarsıntı Gerçeği ve TMMOB Makine Mühendisleri Odası’nın Önerileri, Oda Raporu”Gelin hep birlikte neler anlattıklarına bir göz atalım:

“Marmara Depremi’nden sonra inşaat hataları nedeniyle binalar çöktü. ölüme ve yaralanmaya neden olmaktanBinaların müteahhitlerine yaklaşık 2100 dava açıldı.
Bu davaların 1800’ü Düzenli Tahliye Yasası ve yasal boşluklar nedeniyle cezasız kaldı.
Kalan 300 davadan yaklaşık 110’u hüküm giymiş olsa da, Çoğu ertelendi.
Diğer davalar 16 Şubat 2007’de 7,5 yıl süreyle açıldı. süresi dolmuş ve düşürülmüştür.”

  • Düzce Ersoy Apartmanı: 36 kişi öldü, dava zaman aşımına uğradı.
  • Düzce Hayat Hastanesi: 11 kişi öldü, dava zaman aşımına uğradı.
  • Yalova Ceylankent Sitesi: 98 kişi öldü, 2 sanığa verildi hapis cezaları ertelendi.
  • Kocaeli Ubay Apartmanı: 58 kişinin hayatını kaybettiği müteahhit hakkında bilgi verildi cezası ertelendi.
  • Yüksel Sitesi: 316 kişi öldü, 5 sanığa çeşitli eşyalar verildi cezalar ertelenir.
  • Sakarya: 695 davadan sadece 5 kişi ceza aldı, diğer davalar zaman aşımına uğradı.
  • Kocaeli: 600 dava açıldı, 12 kişi 10 ay hapis cezasına çarptırıldı.6’sı idam edildi, 6’sından süre istendi.
  • Yalova: 173 dava açıldı, tamamına yakını sonuçlandı. Ceza aldığı bilinen tek kişi (198 kişinin ölümünden sorumlu olan) Veli Göçer, 18 yıl 9 ay hapis cezasına çarptırıldı. 7,5 yıl hapis yattıktan sonra serbest bırakıldı.Dönemin basınında “Çınarcık Saddam” olarak takdim edildi.
  • Veli Göçer’in akrabası ve şirketin taşeronu İsmet Kösebalaban 16 yıl 9 ay hapis cezasına çarptırıldı. Parkinson hastalığı bulunan Kösebalaban’ın cezasının bitmesine bir yıl kaldı. hapishanede öldü.Aynı davadan yargılanan Veli Göçer’in oğlu Can Göçer ve ortağı Zafer Coşkun’un davaları 7,5 yıl sürdü. kaçmak için zaman aşımına uğradı.
  • Düzce: Yaklaşık 220 davanın açıldığı sanılıyor. Denemeler sonucunda kimse hapse girmedi.

Peki sonra ne oldu? O çok ünlü deprem yönetmeliği ne kadar işe yaradı?

1997 yönetmeliği, ek bir bölüm ve 2007’deki küçük değişiklikler dışında çok zayıftı. Ciddi bir değişiklik olmadı.2018 yılında yeni yönetmelikte daha değerli değişiklikler yapılmıştır.

10 ilimizdeki yıkımlara baktığımızda eski binaların yıkıldığını görüyoruz ama yeni binalar da sarsıntıya karşı koyamadı.

Madem bu binalar yönetmeliklere uygundu, neden yıkıldı?

Malatya’da bir yıllık bina yıkıldı

Uzmanlara göre atılması gereken daha çok adım var. Türkiye Hazır Beton Birliği (THBB) Başkanı Yavuz Işık, ülkemizdeki yapıların yüzde 70’inin deprem tehdidi altında olduğunu belirtiyor. Yeni binalardan bazıları – kaç tane olduğu bilinmiyor – deprem yönetmeliğine sadece kağıt üzerinde uygundur.

Işık’ın aktardığına göre, “Yıkılan yeni binalarda ya zemin etüdü doğru yapılmamış ya da malzeme uygulanıyordu. yeterli kontrol yok2018 yönetmeliğinde beton sınıfı C25’e yükseltildi ancak uzmanlara göre bina ister iki katlı ister on katlı olsun beton sınıfı en az C30 olmak zorunda.

Yönetmeliğin yetersizliği bir yana bu yönetmelikteki kurallara dahi uyulmamaktadır.

Üretici-denetleyici-müşteri arasında lifebuoy denetleyicidir ancak bu kişiler üzerinde üreticiler tarafından büyük bir baskı uygulanmaktadır. Türkiye Yapı Denetim Şirketleri Derneği Genel Başkanı Tayfun Gücenmez; Malzeme firmalarının baskısına maruz kaldıklarını ve daha fazla yapı kontrol firması açılması gerektiğini belirtiyor.

Adını gizli tutmak istediğimiz bir yükleniciye göre; ilgili binalar sözde yasal tek bir biçimde yapıldı. Denetçiler özel şirketler olduğu için rüşvet gibi durumlar görülebilmektedir. Bu gibi durumlardan dolayı 1 yıllık binalar bile yıkılabilmektedir.

İnşaatçılar ve kontrolcüler arasında her şeyin yolunda gittiğini varsayarsak, o zaman sağlam binalar inşa etmek mümkün olur muydu? Cevap maalesef yine “hayır”.

Elbette sağlam binaların sayısında bir artış olurdu ama bu demek oluyor ki binalar Japonya’dakiler kadar sağlam, tıpatıp aynı. Aynı zamanda daha değerli malzeme demektir. Bugün ortalama 40 yıllık bir daire bile 1 milyon TL’ye mal oluyor ve ekonomik kurallar gereği insanlar bu binaları almak zorunda kalıyor. Kur farkının da etkisiyle malzeme fiyatları arttı. İnsanların bu kadar kıymetli konutları alamadıkları bilindiği için kalitesiz malzemeler kullanılıyor.

Binaların çökme şekli (gözleme çöküşü) Bu, malzemenin kalitesiz olduğunun bir göstergesidir. Bu çökme nedeniyle katların ortasında boşluk kalmamakta ve insanların kaçma olasılığı azalmaktadır.

prof. Dr. ahmet ercan Bütün bunları şöyle özetliyor: Bir ülkede yoksulluk aşılmadığı sürece depremlerin adı ölümdür. İnsanlar sadece istedikleri için berbat meskenler yapmazlar. Çünkü zemin etüt çalışmaları, inşaat ve mimari projeler için para ödemek zorundalar. Bir ülkedeki beyin sarsıntısı sorununun çözülebilmesi için o ülkenin ekonomisinin iyileştirilmesi gerekmektedir. Yani yoksulluk ne kadar büyükse deprem size o kadar yakındır.

İngiliz deprem uzmanı Dr. Stephen HicksKahramanmaraş depreminin yorumu da bir emsaldir: Bu deprem Japonya gibi çok sayıda büyük depremin meydana geldiği, daha katı yapılaşma kurallarına sahip, daha gelişmiş bir ülkede meydana gelseydi, muhtemelen hasar çok daha az yaygın olurdu.

99 depreminde devletin yetersizliğinden çok söz edildi ve bugün gördük ki değişen bir şey yok.

17 Ağustos depreminden sonra tüm bağlantı sınırları çöktü. Yardımlar bölgeye hızlı bir şekilde ulaştırılamadı. Adapazarı, Yalova ve Gölcük’te ilk üç gün atıl geçti. Arama kurtarma operasyonlarında tam bir kaos hüküm sürdü. Yukarıdaki yarım saatlik çarpıcı belgeseli izlerseniz (+18)O gün yaşananların bugün de yaşandığını net bir şekilde görebiliyorsunuz.

Dönemin Çalışma Bakanı Yaşar Okuyan, yaşanan şoktan 10 yıl sonra bazı şeyleri itiraf edebildi: Dağıldık!

Kabul edelim, o yıllarda olduğu gibi birkaç günlüğüne dağıldık. Üstelik 24 yıl önce cep telefonu bile yoktu, teknoloji bu kadar gelişmemişti. Bu avantaja rağmen müdahalenin yetersizliği bizi daha çok yaralıyor. Sadece iki ay önce, çarpışma-tuzak-kapma tatbikatı yapıyorduk, bu ne işe yaradı?

Örneğin Hatay Havalimanı yapılmadan önce bilim adamları ve meslek odaları tehlikeli fay hatları üzerinde olduğu için itiraz etmişti.

Bayındırlık ve İskan Bakanlığı, Afet İşleri Daire Başkanlığı, DSİ, Kandilli Rasathanesi ve Fırat Üniversitesi tarafından hazırlanan raporlarda, yapılacak havalimanı pistinin fay hattı üzerinde olduğu ve kurumuş Amik Gölü’nün bulunduğu, Bu bölgeye havalimanı yapılmasının mümkün olmadığı ifade edildi. Ama bakalım “akıllı” hareket edilmediği için sonuç bu mu? Eğer yapılacaksa Almanların yaptığı gibi yapılmalı, aşağıda bir örneğini görebilirsiniz:

Bir diğer akıl dışı konu da “imar barışı”. Profesör Celal Şengör bunu çok güzel özetliyor: Deprem ülkesinde imar affı cinayettir.Giriş katlarının kolonları kesilip çarşıya çevrilirken kimse denetleme yapmıyor, deprem toplanma alanları özellikle İstanbul’da alışveriş merkezlerine dönüştürülmesi, deprem vergileri ne oldu vs. Konulara da uzun uzun değinmek gerekiyor ama bu tür konular çok fazla olduğu için hepsini buraya sığdırmak mümkün değil. O halde konuyu yavaş yavaş bitirelim.

Editör notu:

99’da haberlerde deprem görüntüleri izlerken gelecekte olmayacağına inanan bir çocuktum. Cumhuriyetin 100. yıl dönümünün böyle olacağını hiç düşünmemiştim.

En acısı da şu an gelecek için bir hayalim var. Bundan 24 yıl sonra da benzer acıları yaşarsak hiç şaşırmam. Celal Şengör Hoca’nın dediği gibi, “Türkiye’de genel cehalet o kadar büyük ki, işlerin düzeleceğini düşünmüyorum”.

Şaşırmayacağım ama çaresizce beklemeyeceğim ve bir vatandaş olarak elimden geleni yapacağım. Kat hırsı kirayı, kiralar feryadı doğurdu. Bu yüzden bir şeylerin değişmesi için ipin ucundan tutmalısın. İlim adamlarını dinlemeliyiz, bu acıyı 1 ay sonra unutmamalı ve bir döngüye girmeliyiz mesela.

Kullanılan kaynaklar:Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği, Makine Mühendisleri Odası, İnşaat Ansiklopedisi Insapedia, BBC Türkçe, Evrensel, Dünya, Wikipedia, Onay, Doğruluk Paylaşımı

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu